İstanbul’da bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması 10. gününde devam ediyor. Tutuksuz sanık Birinci Hastanesi mesul müdürü Ali Aksu’nun savunmasında, Opara bebeğin ölümüyle ilgili detaylı açıklamalar yer alıyor. Ayrıca, Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşmanın konferans salonunda görüldüğü belirtiliyor. Davada tutuksuz sanıkların savunmaları alınırken, bazı sanıkların SEGBİS ile duruşmaya katıldığı bilgisi paylaşılıyor. Dava sürecine ilişkin detaylar ve sanıkların savunmaları haberde yer alıyor. Sanıkların iddialarına ve mahkeme sürecine dair detaylar aktarılıyor. Davanın toplumda yarattığı algıya ve medyadaki yansımalarına da değiniliyor. Ayrıca, haberde sanıkların savunmalarına eşlik eden görsel materyaller de bulunuyor.
[ad 1]
Kaynak: www.hurriyet.com.tr
Leyla YILDIZ/İSTANBUL,(DHA)
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2024 12:22
İstanbul’da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması 10. gününde devam ediyor. Tutuksuz sanık Birinci Hastanesi mesul müdürü Ali Aksu, savunmasında Opara bebeğin ölümüyle ilgili, “Opara bebek 6 aylık olmasına rağmen 5 kilodur. Normalde 7,5 kilo olması lazım. Ciddi bir gelişim geriliği vardı. Bu dosyanın en büyük eksikliği otopsinin yapılmamış olmasıdır. Adli Tıp incelemeleri eksik kalacaktır. Opara bebek için otopsi talep ediyorum” dedi.” Aksu, “Bu dava Türkiye Cumhuriyeti tarihinde doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının işbirliği yapılarak hayata gözlerine yeni açmış bebeklerin öldürüldüğü algısı oluşturulduğu ilk davadır. Toplum vicdanında mahkum edilmeye çalışılmıştır. Yazılı ve görsel medyada tarafıma itibar suikasti yapılmıştır” dedi.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen’in de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları başladı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Bugüne kadar toplam 40 sanığın savunması alınan davada 10’uncu duruşma, saat 10.20 sıralarında tutuksuz sanık Hıdır Yüksel’in savunmasıyla başladı.
“BÖYLE BİR ŞEY OLMASI İMKANSIZ”
Sanık Hıdır Yüksel, “55 senelik hekimim. Devlet hastanesinde başhekimlik yaptım. Çorlu Reyap Hastanesinde başhekimlik yaptım ardından İstanbul Reyap Hastanesinde mesul müdür oldum. Yurt dışında kadın doğum iktisadisi yaptım. Yolsuzluğa usulsüzlüğe sebep vermedim. Çalıştığım yerde böyle birşey olması imkansız. Reyap Hastanesinde resul müdür olduğum için yenidoğan sorumlu hekim ve orada çalışanları ismen tanırım. Esenyurt Reyap Hastanesinde müdürken, Fırat Sarı, Cansu hemşire, Mehtap hemşire vardı tanıdığım. Hastanede işletme gibi bir şey yok. Kurumsal bir hastaneyiz. Yenidoğan servisimiz 25 yataklı olduğu için bazen kendi hastalarımızı bile karşılayamadığımız için, kapasitesi büyük olduğu için dışarıdan hasta geldiğini tahmin etmiyorum. İdari anlamda kurumsal bir hastane, başhekim, servis sorumlusu, genel müdür, insan kaynakları olur. Genel Müdür Özgür Tosunel’di yönetimle ilgilenirdi, hasta şikayeti, hasta memnuniyetiyle her yeri dolaşıp, yenidoğanda ise steril bir alan olduğu için bunları sorardık” dedi.
“REYAP HASTANESİ’NDE CÜZİ BİR ORTAKLIĞIM VAR’
Yüksel, “Anne babadan gelmiş herhangibir şikayet yok. Yenidoğan denetlenir, hastane denetlenir bu konuda herhangibir hatamız yok. Hastanemiz çok yoğun, son teknolojiyle donatılmış bir hastanedir. İlker Gönen’i tanımam söylediğim 3 kişi dışında kimseyi tanımıyorum. Yenidoğanda kaç küvez var takibi konusunda, sorumlu hemşire var Fırat Sarı‘ya sorarız bir sorun, bir sıkıntı var mı diye. Mehtap Sayar sorumlu hemşireydi. Hakan Doğukan Taşçı, Hasan Basri Gök’ü, Renginar Molla’yı tanımam. Reyap Hastanesinde yüzde 5 yüzde 10 gibi cüzi bir ortaklığım var. Çorlu ve İstanbul Reyap Hastanesi ortaktır kardeşler çalıştırıyor.” dedi. Mahkeme başkanının, ‘Reyap Hastanesi doktoru Çorlu Reyap hastanesinde doktorluk yapabilir mi? ‘ sorusuna cevap veren sanık, “Sağlık müdürlüğü gönderirse olur. Fırat Sarı maaşını nasıl alır ben bilemem, bu konuları bilmem imkansız. Şirketler hakkında bilgim yok kardeşler çalıştırıyor. Özel hastanelerde Sağlık Bakanlığı’nın verdiği çalışmalar dahilinde, çalışma belgesi alınmadan çalışmak imkansız. Çalışma izni gelir o şekilde çalışmaya başlar” dedi.
‘HASTA RAPORLARI İNCELENMEMİŞTİR’
Tutuksuz sanık Birinci Hastanesi mesul müdürü Ali Aksu ise savunmasında, “1969 yılında Kahramanmaraş’ta dünyaya geldim. Üç çocuk babasıyım. 32 yıllık meslek hayatımda binlerce ameliyat yaptım on binlerce hastam oldu. Böyle bir dosyayla suçlanmak çok üzücü. Dosyalardaki en önemli kelimelerden biri epikrizdir. Epikriz hastanın kimlik bilgileri, özgeçmişi, hekimlerin E-imzasıyla imzaladığı evraktır. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 8 Mart 2017 tarihinde yayınladığı özel hastanelerin faturaların incelenmesine dair yönetmeliği vardır. Basamağı yükseltmek demek ödeme yapılacağı anlamına gelmez. Basamak tüm hekimlerin mutabakatta olduğu anlamına gelmez. Türkiye sağlık bilişim sisteminde dünyanın en iyi ülkeleri arasında biridir. Veriler 4 otomasyon sisteminde canlı kaydedilir. Hasta, hastaneye müracaat ettiğinde 4 tane otomasyon sistemine gireriz Sağlık Bakanlığı’nın bu otomasyonlara tam erişim hakkı vardır. Davalarda yapılan tartışmanın kaynağı basamaklara göre ödeme yapmasıdır. Basamak düzeyler arasında farklılıktan kaynaklanan SGK ile hastaneler arasında bir çok dava vardır. Epikriz düzenlemesi, basamak verilerin değiştirmesi hemşireler tarafından değiştirmesi mümkün değil. Üzerime atılan ikinci suçlama ‘İhmali davranışla kasten adam öldürme’. Öncelikle uzman görüşüyle ilgili, Sağlık Bakanlığı bünyesinde bulunan devlet hastanesinde çalışan 3 çocuk babası tarafından hazırlanmıştır. Hazırlanacak raporda Çapa gibi köklü hastanelerde çakışan hekimler olmalıdır. Subjektif yorumlar yapılmış, hasta raporları incelenmemiştir” ifade etti.
‘ÖLÜM SAATİNDE RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK İDDİASI VAR’
Aksu savunmasının devamında, “Opara bebek, Nijerya uyruklu 6 aylık bebekti. Beylikdüzü Medilife hastanesine öksürük şikayetiyle başvurdu. Muayene edilip reçete verildikten sonra taburcu ediliyor. Durumu kötüleşen hasta 16 Ocak’ta tekrar hastaneye müracaat ediyor. Servise yatırılıp oksijen ve antibiyotik tedavisi yapılıyor. Kalp durması gelişiyor. İki kez canlandırma işlemi yapılıyor. Yenidoğan yoğun bakım küvezde tedavi ediliyor. Hasta yenidoğan yoğun bakıma alındıktan sonra 6 aylık olması nedeniyle 112 ile irtibata geçiliyor 112 aranmasına rağmen olumlu dönüş olmuyor. Nedeni ise yoğun bakım yataklarının az olması olabilir. Opara’nın annesi CNN Türk’e verdiği röportajda ‘Birinci Hastanesi’ne gittiğinde durumu kötüydü neredeyse hayatı fonksiyonları durmuş’ demektedir. Acil olarak geldiği için yerimiz yok diye reddedilme mümkün değil. Uzman görüşü eksik ve hatalarla dolu. İlk başvurduğu hastane bile yanlış yazılmıştır. Beylikdüzü Medilife hastanesi yazması gerekirken, Bağcılar Medilife hastanesi yazmıştır. Opara bebek 6 aylık olmasına rağmen 5 kilodur. Normalde 7,5 kilo olması lazım. Ciddi bir gelişim geriliği vardı. Tüm tedavilere cevap vermeyip, bebeğin doğuştan kalp hastalıkları olabileceği unutulmamalıdır. Bu dosyanın en büyük eksikliği otopsinin yapılmamış olmasıdır. Adli Tıp incelemeleri eksik kalacaktır. Opara bebek için otopsi talep ediyorum. Opara bebeğin ölüm saatinde resmi belgede sahtecilik yaptığım iddiası var, hastanın vefatıyla ilgili ölüm bildirim sistemiyle kimseye bir talimatım olmamıştır” dedi.
‘TARAFIMA İTİBAR SUİKASTI YAPILMIŞTIR’
Sanık Aksu, “Yenidoğan yoğun bakımları çok pahalı yatırımlardır. Yenidoğan yoğun bakım oranı kamuda yüzde 30, özelde yüzde 70’tir. Dosya içine ‘Örgüte bilerek, isteyerek sevk maddesi’ eklenmiştir. Buradaki çoğu kişiyi tanımıyorum onlar da beni tanımıyor. Ortada suç işlemek amacıyla bir örgüt kurulduğunu düşünmüyorum. Üçüncü kişilerden hizmet alınıp yapılabilir. Çocuk hekimleri yoğun bakımda çalışmak istememektedir. İstanbul’da gece çalışacak nöbetçi çocuk uzmanı hekimi bulmak şu an çok zordur. Çocuk hekimi çocuk kardiyoloji hekimi konusunda danışmanlık hizmeti aldığımız olmaktadır. Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. Bu dava Türkiye Cumhuriyeti tarihinde doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının işbirliği yapılarak hayata gözlerine yeni açmış bebeklerin öldürüldüğü algısı oluşturulduğu ilk davadır. Toplum vicdanında mahkum edilmeye çalışılmıştır. Yazılı ve görsel medyada tarafıma itibar suikasti yapılmıştır” şeklinde konuştu.
Yorumlar kapalı.