Bu içerikte, iklim adaleti savunucularının dünyanın en büyük tarihi sera gazı emisyoncusu olan ABD’yi, iklim kriziyle mücadele için yasal olarak zorunlu olmamaları gerektiğini savunmalarıyla eleştirdikleri belirtilmektedir. Uluslararası Adalet Divanı’ndaki tarihi iklim duruşmasının bir parçası olarak ABD’nin müdahalesi geçtiğimiz Çarşamba günü geldi, burada adalet talep eden adalı ülkeler ve diğer iklim açısından savunmasız ülkeler, iklim sorunundan en çok sorumlu olan zengin kirletici ülkelerin yasal sorumluluğunda tutulmasını talep etmektedir. İklim felaketleri gezegen genelinde büyük zararlara neden olmakta ve ABD gibi fosil yakıt üreten ülkelerin üretimi genişletmeye devam etmesiyle küresel sıcaklıkları sınırlayan mevcut iklim taahhütlerinden umut azalmaktadır. ABD, Birleşmiş Milletler iklim değişikliği çerçeve sözleşmesi (UNFCCC) ve 2015 Paris anlaşması ve diğer mevcut bağlayıcı olmayan antlaşmaların korunması gerektiğini ve en iyi yol olduğunu savunmaktadır. İklim adaleti aktivistleri, ABD’nin sorumluluklarından kaçınma çabalarına öfkeyle tepki göstermiştir. ABD’nin bu tavrının, dünyanın en büyük kirleticilerinden biri olarak tarihi sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınmak için attığı yürek kırıcı bir girişim olduğu belirtilmiştir. Öte yandan, iklim krizine karşı mücadelede yasal olarak açık bir yükümlülüğün olmadığını argüman etmek, özellikle Biden yönetiminin görevi devredecek olan iklim değişikliği inkarcısı başkan seçilmiş Trump’a dönüşüm yaparken, saçma bir durumdur denilmiştir. Avustralya, Çin ve Suudi Arabistan gibi büyük fosil yakıt ekonomileri ve dünyanın en kötü sera gazı emisyoncusu arasında bulunan ülkeler de, gelişmekte olan ülkelerin talep ettiği yasal sorumluluk karşısında argümanlar ileri sürmüştür. Son yıllarda, savunmasız ülkeler ve küresel iklim adaleti hareketinin kampanyaları sonucunda, BM, devletlerin iklim değişikliğiyle mücadele etmek için hangi yükümlülüklere sahip oldukları ve bunu yapmadıklarında ne gibi yasal sonuçları olabileceği konusunda Uluslararası Adalet Divanı’na danışmanlık talep etmiştir. İki hafta boyunca 100’den fazla ülke ve kuruluşun ifade vereceği bu duruşmaların, bilimi öne çıkararak uluslararası hukukun iklim krizinin gerçeklerini yansıttığını ve dönüştürücü eyleme acil ihtiyaç duyulduğunu sağlamasını umduğu belirtilmektedir. Uluslararası Adalet Divanı’nın danışmanlık görüşleri bağlayıcı olmamakla birlikte önemli yasal ve politik ağırlığa sahiptir ve gelecekteki iklim yargılamalarında ve uluslararası iklim müzakerelerinde referans olarak gösterileceği tahmin edilmektedir. İklim değişikliğine en savunmasız olanlar – çoğunlukla Vanuatu önderliğindeki Pasifik ulusları – yükselen gelgitler, seller, kuraklık ve diğer iklim felaketlerinden kaynaklanan geri dönüşü olmayan kayıp ve hasarlar için en sorumlu devletlerden adil mali destek ve tazminat talep etmektedir. Ralph Regenvanu, Vanuatu’nun iklim değişikliği özel elçisi, ülkesinin ABD ve diğer ülkelerden “hayal kırıklığına uğradığını” belirtmiştir. “Bu ülkeler, dünyanın en büyük sera gazı emisyoncusu olan bazıları, maalesef önemli emisyon azaltımlarını teşvik etmeyi başaramayan mevcut antlaşmalara ve taahhütlere işaret etmiştir. Bu antlaşmalar esastır, ancak eylemsizlik için bir örtü veya yasal sorumluluk yerine geçemezler” demiştir. Taylor, ICJ’nin danışmanlık görüşünde tarihi kirleticilerin geçmiş kirliliklerinden sorumlu tutulması gerektiği fikrini reddetmiş gibi görünmüştür. “Danışma işlemi, bireysel devletlerin veya devlet gruplarının geçmişte iklim değişikliğine ilişkin yükümlülüklerini ihlal edip etmediğini veya tazminat için sorumlu olup olmadıklarını yargılamak için bir araç değildir… ve bunu yapmak uygun olmazdı” demiştir. ICJ, iklim krizi hakkında danışmanlık görüşü üreten üç uluslararası mahkemeden biridir, diğerleri deniz hukuku mahkemesi (Itlos) ve Amerika İnsan Hakları Mahkemesi’dir. Itlos, bu yıl başlarında sera gazlarının devletlerin kontrol etme yasal sorumluluğuna sahip olan kirleticiler olduğunu tespit etmiştir. Amerika İnsan Hakları Mahkemesi, bu yıl Barbados ve Brezilya’da duruşmalar yapmış ve görüşünü yayınlaması beklenmektedir. ICJ kararı muhtemelen birkaç ay sürecektir.
[ad 1]
Kaynak: www.theguardian.com
Yorumlar kapalı.